hukuk okumaları: “Adalet- Micheal Sandel” kitap raporu

sayfalarca iyilik
3 min readOct 3, 2021

--

kapak tasarımı: Aleyna Ayrancı

“önemli olan şey bazı gizli amaçlarla değil, doğru olduğu için doğru şeyi yapmaktır.”

Ceyda Çığır moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantımızda ünlü siyaset filozofu ve hukuk profesörü olan Michael Sandel’ın “Adalet” kitabı üzerine değerlendirmelerimiz ışığında belirtmeliyiz ki; Sandel kitapta farklı ahlaki, siyasi açmazlarla ilgili ve özgürlük, adalet, eşitlik gibi temel değerlerin toplumda nasıl tezahür ettiği üzerine daha geniş ifadeyle siyaset felsefesinin toplum tarafından nasıl kavrandığıyla ilgili bize geniş bir düşünme alanı sunmaktadır. zira Sandel, siyaset felsefesinin yalnızca bir soyutlama olarak tanınmasından rahatsızdır çünkü ahlaki etik ve güncel hayatın siyasi sorunları siyaset felsefesinden ayrı düşünülmektedir. nitekim çeşitli değer kuramları siyasi pratiğe içkindir. sözgelimi Sandel, ‘yapılması gereken doğru şey nedir?’ şeklindeki soruyla aslında adalet, iyilik gibi siyaset felsefesinin temel sorularına ilişkin olarak siyasi pratikte bu değerlerin nasıl kavranması gerektiğini ve aslında bunu nasıl yaşadığımızı aktarmaya çalışmakta yanı sıra da liberal felsefi anlayışın da etkisiyle kamusal duyarsızlıktan kurtulmamız gerektiğini belirtmektedir.

Sandel kamusal alanda etkin olan liberal felsefenin çeşitli yaklaşım biçimlerine karşı çıkar. Ona göre faydacılık, liberteryenizm ve eşitlikçi liberalizm gibi yaklaşımlar kişilerin adalet, özgürlük değerlerini farklı ve olumsuz yönde etkilemektedir. kitapta bu yaklaşımların kişilerin tercihlerine göre nasıl açığa çıktığı üzerine somut örnekler olmakla birlikte Bentham ve Mill ile özdeşleşen faydacılık, Nozick ile özdeşleşen liberteryenizm ve Rawls ile anılan eşitlikçi liberalizm Sandel tarafından belli itirazlara konu olur. devamında liberal demokratik toplumlarda etkin olan bu üç farklı adalet anlayışını irdeler. Bentham için faydacılık ‘olabildiğince çok insan için olabildiğince çok mutluluk’ demektir. adil ve doğru şeyi yapmak, faydayı maksimize etmektir. faydacılığa getirilen ilk itiraz olan birey haklarının daha üstün olduğu düşüncesinde, Kant’ın da savunduğu kategorik ahlaki yaklaşım açığa çıkar. tersi olan faydacılıkta ise sonuç odaklı bir yaklaşımdan hareketle sonuçta kalan şeyin iyiliği her şeyden önemlidir ancak süreçtekiler önemsizdir. Sözgelimi, 19. yyda Brtianya yargısında görülen Dudley ve Stephens davasında bir gemide bulunan 2 kaptan, brooks adındaki tayfa ve Richard Parker (miço) geminin fırtınada batmasıyla kendilerini filikaya atmayı başardılar ancak sonunda hayatta kalmak için kimi kurban ettikleri üzerine düşünmeye değerdi. Yiyecek ve içeçek suları kalmadığında kaptan Dudley kura çekilmesi fikrini öne sürdü, Brooks ise bu öneriyi reddetti. Dudley son çarenin 17 yaşındaki miçoyu öldürmek olduğunu söyledi ve Brooks pay alabilmek için vicdani reddinden vazgeçmişti bile. sonunda 17 yaşındaki yetim Parker’ın geride bıraktığı bir ailesi olmadığı için kurban edildi. peki sizce geride kalan mürettebatın hepsinin hayatı boyunca elde ettiği toplam fayda miçonun hayatta kalma hakkından fazla mıydı?

Sandele göre faydacılık yaklaşımındaki en temel sorun adaletin prensiplerinin ele alınmaması bunun yerine hesaplamaların ön planda tutulmasıdır. liberteryen Nozick ve eşitlikçi liberteryen Rawls da faydacılığa karşı çıkar. liberteryen yaklaşımda devlet mümkün olan en düşük seviyede bireylere müdahale etmelidir ve dizginlenmemiş bir serbest piyasa düzeni istenir. her birimiz özgürlük hakkına sahibizdir ve bu özgürlük bize diğerlerine zarar vermediğimiz müddetçe istediğimizi yapabilme hakkı sunar. bireylerin özgürlükleri kendimize zarar vermeyi önleyen yasalar yapılarak sınırlanır ve bu yüzden tam liberteryenler paternalizme karşıdır. ikinci itiraz ise devletin ahlaki yasa koyuculuğudur. yasaların erdem ve çoğunluğun iyiliği gibi kavramları topluma kazandırma işlevi yoktur, olmamalıdır. yine diğer bir itiraz toplumdaki refahı eşit olarak dağıtmak için zenginlerden yeniden dağıtıma uygun şekilde daha çok vergi alınıp fakirlerin doyurulmaya çalışılmasıdır. işte bu son itirazda liberteryenler bireylerin yasalar yoluyla diğerlerine yardım etmeye zorlanmasına karşı çıkar çünkü bu ancak gönüllü olacak şekilde mümkündür. eşitlikçi liberteryenlere göre hak, iyiye önceliklidir. hak ve ödevleri tanımlayan adalet ilkeleri, iyi yaşam anlayışlarıyla ilgili tarafsız olmalıdır. Kant’a göre ahlaki olana ulaşmak için koşul içeren çıkar ve amaçlardan soyutlanmak gerekir. Rawls’a göre ise adalet hakkında düşünürken özel amaç, bağlılık ve iyi anlayışları bir kenara bırakmamız gerekir. aynı şekilde devletin yönetim anlayışında da bireylere seçme yeteneğine sahip özgür kimseler ve bağımsız benlikler olarak bakılabilmelidir. son tahlilde tarihsel anlayışın bir sonucu olarak bireylerin içerisinde bulunduğu toplumda onları etkileyecek erdemler ve tümü üzerine düşünülmese bile kamusal felsefeler mutlaka hatırda tutulmalıdır.

yazar: Hayrunisa Çapan

editör: Ceyda Çığır

son okuma: Elif Kalafat

--

--

sayfalarca iyilik

sayfalarca iyilik, bireysel ve toplumsal iyiliği kitaplar aracılığı ile bir araya getiren oluşumdur.